24 Kasım 2008 Pazartesi

23 Ağustos 2007 Perşembe

Büyüyünce anlarsın diye birşey var çocuklara söylenir hani.Bana da büyüklerim tarafından birçok kez söylenmiştir mesela.O zamanlar tamam diyordum yaşım küçük madem, varayım anlamayayım nasıl olsa büyüyünce anlarım.Şimdi bakıyorum da hala bişey anlamış değilim.Bende bir anormallik yoksa eğer demek ki ben küçükken büyük olanlar da kendileri küçükken büyüklerinden duydukları bu söz üstüne bişey anlamamış ve kendileri büyüdükten sonra kendilerinden küçüklere bu sözü söyleye gelmişler ki birşey anlamadıkları anlaşılmasın.Yani en nihayetinde kimse bişey anlamamış ama anlaşılması pek mühim birşey varmışta çok kıymetli bir hazineymişte,illa belli bi yaşa,kemale ermeden anlaşılamıyormuş gibi davranıyormuş.Bilmiyorsanız bilmiyorum deyin,niye olaya gizem katmaya çalışıyorsunuz.Şimdi anlatsam da anlamazsın,çünkü henüz buna hazır değilsin.Hazır olduğunda bunu içinde hissedeceksin ve diyeceksin ki "ulaaaaan anladım valla".Kulağa saçma geliyor haklısınız.

11 Temmuz 2007 Çarşamba

Aslına bakarsanız soruların uzağında tam ortasındayım.Sorular cevap aslında bunu görmemiz gerek.

Sanki farklı bir lisan konuşuyorlarmış gibi geliyor bazen.Boş bakıyorum yüzlerine, farkındayım ama onlar benim onları anlamadığımın ve anlıyormuş gibi yaptığımın farkında değiller.Zeki biri sayılmam ama bunu iyi beceriyorum galiba. Turnike diye bir yarışma vardı bir vakit kulaklığında bangır bangır müzik çalan birine bir diğeri birşeyler anlatmaya çalışıyordu, buna benzer birşey bu.

7 Haziran 2007 Perşembe

Çok yorgun ve uykusuz kaldığım bir günün sonunda uykuya dalmadan az evvel,yani bilincim devre dışı kaldığında, beynimin muhtelif bölgeleri kendi aralarında en saçma ses ve görüntüleri üretebilmek için birbirleriyle adeta yarışıyorlar.Organize olsalar kim bilir ne saçmalıklar üretecekler.Buradan yola çıkarak beynimin uyku halinde normalden daha faal olduğu noktasına varıyorum ki bu hepsinden saçma geliyor.

7 Mayıs 2007 Pazartesi

Doğum yapan bayanlar arasında enteresan bir samimiyet de doğuyor aynı zamanda.Bir taşta iki kuş yani,hem çocuk hem de yeni arkadaş.Birbirlerini hiç tanımıyorlar mesela doğumdan önce,koridorda birbirlerinin yüzüne bakmadan geçip gidiyolar hatta biri diğerine çelme takıp yere yuvarlayabilir o derece gıcık da olabilirler aynı anda .Ama sonra çocuk doğunca bütün kadınlar kanka,bunların arasında gizli bir örgütlenme mi var nedir ? Yan masadaki arkadaş mesele en yakın örnek, diğer doğum yapan arkadaşı her sabah uğruyor mesela bu arkadaşın yanına diyor ki "Oğlum kustu dün akşam", o da ona diyor ki "Benim oğlum da kakasını yaptı".Daha neler neler ? Bir şenlik havası,bir bayram sevinci Allah artırsın gözüm yok gerçekten.
Dönüşüm muhteşem olacaktı güya,Haydarpaşa'nın merdivenlerinden İstanbul'a bakar gibi bakmıştım monitöre "Ulan blogger sen mi büyüksün ben mi ?" bile demiştim.Şu halime bak!

19 Şubat 2007 Pazartesi

Küçükken bir oyunumuz vardı.Kağıda hayali bir define haritası çizer eski görünmesi içinde buruşturur,orasını burasını yırtar,yakardık.Sonrada bu güzergah boyu birbirinden tehlikeli maceralara atılan bir grup gizem avcısı arkeoloğu oynardık.Bütün macera 10 metrekarelik misafir odasında cereyan ederdi ama hayal dünyamız yeterince genişti.Canavarlarla savaşır,etle beslenen orman sarmaşıklarıyla boğuşur,insan yiyen yerlilerle kapışırdık.Kime ait olduğunu bilmediğimiz ayak izlerini takip eder,başka definecilerin cesetleri ile karşılaşırdık.Ödümüz kopardı,görseniz sizde çok korkardınız.Oyunun en güzel yanı haritayı kolaylıkla okuyabilir,nerede karşınıza ne çıkacak bilebilirdiniz.Hazırlıklarınızıda ona göre yapar,ölmezdiniz.

Çok zaman sonra gördüm ki kaderde kocaman bir harita her ne kadar hayat oyun alanı olmasada.Haritayı okuyabilmek için pusulanızın olması şart.Olmazsa döner durur aynı yere varırsınız,farkedersiniz ki izlediğiniz ayak izleri sizin ayak izleriniz.Benim bir pusulam vardı,onu istemeden kırdım.Tuzbuz oldu.Şimdi ağaçların yosun tutan yüzeylerine bakıyor,karınca yuvalarını eşeliyorum.Kutup yıldızını bulabilmem ise tamamen bir mucize...

7 Şubat 2007 Çarşamba

Bundan onbeş sene evvel dünyayı değiştirebilirim sanırdım.Hayalperest kocaman bir çocukken,şimdi değişen herşeye direnen küçükcük bir adamım.

30 Aralık 2006 Cumartesi

Umduğumuzu bulamıyoruz her zaman, üzüntümüz hep bu yüzden.Kızmıyoruz kimseye, en az diğerleri kadar kirlendik çünkü.Huzur tam arkanızda dese biri,dönün dese dönmeye dermanımız yok.Yalın ayak toprağa basmak gibisin yine de,hiçbir şeye benzetemediğim.

6 Aralık 2006 Çarşamba

Bir tür iç savaş benimki ve yazmadığım her harf,her kelime ölü birer asker.

6 Kasım 2006 Pazartesi

Akşama kadar izlediğim şu ekrandan kafamı kaldırıp bakıyorum etrafa ben de bazen.Sanıldığı kadar kayıtsız değilim.Ben de çevremde neler olduğuna bakıyor diğer insanlar gibi bir fikir edinmeye çalışıyorum.Olan bitenin benim asosyal oluşumla bir ilgisi yok.Bu benim kendimi ifade etme biçimim sadece.Hepimizin dinlenmeye değer güzel hikayeleri vardır.Bazılarımız bunları anlatma yahut dinleme noktasında yeteneksizdir,bazılarımız da daha kendine anlatırken sıkılır hikayesinden.Durumum aşağı yukarı bu,buna rağmen beni besleyen de bu.

31 Ekim 2006 Salı

Düşünün henüz yaşınız iki,elinizde bir örgü şişi var ve onu prize sokmakla sokmamak arasında bir seçim yapmanız gerek.Buna benzer bir seçim yaptım bugün işimle ilgili ,sanırım şişi prize sokmaya benzer bir karar vermiş oldum.Görüyorum ki seçim yapmayı öğrendikçe seçim yapmamızı daha da zorlaştıran doğal bir sistem var.Formüle edilemeyen,hepimiz için farklı işleyen,aynı girdilerle kişiye göre farklı çıktılar üreten bir sistem.

3 Ekim 2006 Salı

Öğretmen ödev vermişti,olay bilindik herkes tahtaya kalkıp konusunu sınıfa karşı anlatacak.Benim konum ay tutulmasıydı ve üç beş satırlık bir konuydu.Reytingi düşük bir konu olduğu için dergiyi hazılayan kurul pek önemsememişti konuyu sanırım.Neyse ertesi gün kalktım anlattım ay tutulmasını,daha doğrusu ezberden okudum.Sonra öğretmen sınıfa sorusu olan var mı diye sordu,sadece sormuş olmak için.İlkokul öğrencilerine has o gerizekalı refleks ile sınıfın yarısı parmaklar havada sıralardan yerlere döküldü.Birkaç tanesi söz alıp aynı sorunun farklı varyasyonlarını sordu.Bende hepsine ezberlediğim üç beş satırı tekrar tekrar okuyarak cevap verdim.Onlar soru sormuş olmak için sormuş ,bende cevap vermiş olmak için cevap vermiştim.Öğretmen de konu işlenmiş olsun diye işlettirmişti.Konuyu anlatacağıma tahtaya kalkıp sübhaneke okusam kimse farketmeyecekti aslında.Farketsede kimse birşey yapmayacaktı zaten, henüz dokuz yaşındaydım ve en az diğerleri kadar gerizekalıydım.Türkçem orta,matematiğim geçerdi.

29 Eylül 2006 Cuma

Metroda,otobüste kitap okuyormuş gibi yaptığınızı görüyorum.Kimseyle gözgöze gelmemek,kimseyle muhatap olmamak için.Kitaplar da tuğla gibi ve haklısınız,hayat gitgide zorlaşıyor.

18 Eylül 2006 Pazartesi

Enteresan birşeyden bahsedecektim ama dikkatim dağıldı.Dışarda sağanak bastırdı şimdi,bardaktan boşalırcasına yağıyor yağmur.Ama ben bu satırı yazana kadar hızı kesildi.Çok feci şimşek çakıyordu az evvel de ama sesi bir hayli geç duyuluyordu.Hız farkından kaynaklanan gecikmeden daha geç,bir anormallik seziyorum ama neyse.Tamda sigarayı bırakmaya karar vermişken bu yağmur iyi olmadı.Büyük keyiftir çünkü yağmurlu havalarda sigara benim için,karlı havalarda ise kesinlikle aklın baştan gitmesidir.Masaüstündeki kısayollar gibidir,fazla yormadan güzel şeyleri hatırlatan.

7 Eylül 2006 Perşembe

Yarım kalan bir sürü şey var,bundan sonra da olacak.Uyumama mani olan beni bunaltan şeyler, dışarıdakiler,olan bitenler.Yetişemediğim,parçası olamadığım bu koca dünyaya karşı duyduğum suçluluk duygusunun sebebi bu.Tesadüflere inanmayışım hep bu yüzden,birkaç kişi dışında kimseyle iletişim kuramayışım da.Onların bir parçasıyım,onlarda benim.Karşılaşmanın bir anlamı var,gittiğimiz yerin ve şu an bulunduğumuz noktanın.

18 Ağustos 2006 Cuma

Markette gezerken konserve kutularını görünce "Aahaaaa!" dedim.Şahane birşey,sadece ısıtıyorsun ve servis yapıyorsun.Bulaşık yok,ocak başında kan ter içinde yemekle uğraşmak yok.Dahası berbat olan ve seyrettikçe insanın moralini bozan mutfağın o görüntüsü yok.Evin diğer sefil sakinlerinide ikna ettim,yemek sorunu bir süreliğine çözülmüş oldu.En azından vakit kazanmış olduk,bu arada yeni alternatifler arayabiliriz.Ulan hayat ne zor be,miden mi var derdin var haa.

4 Ağustos 2006 Cuma

Herkes küçük mucizesinin gerçekleşmesini bekler, ama bu dünyada mucizelere yer yoktur.Mucizeler hakedenler için çok eskiden gerçekleşmiştir çünkü, hadi gerçekleşti diyelim beklendiği gibi olmaz eminim.Hayal kırıklığına uğrarız lan,umutlarımız suya düşer.Rahat mı batar bize bilmem,kırılacak hayalleri olmayan insanlar da vardır çünkü.Bir yudum temiz su için,bir avuç pirinç için herşeyini verebilecek hiçbir şeyi olmayan insanlar da vardır.Hayata dört elle sarılmayın boşadır, dünya yalandır.Yalancının önde gidenidir.

10 Temmuz 2006 Pazartesi

Beynimin en aktif olduğu zamanın,uykuya en yakın olduğum zaman olduğunu farkettim.Uykuya olan direncimi bu şekilde açıklayabilirim.Bu durumda gündüz yaşadığım konsantrasyon eksikliği ve durgunluk ise geceden kalma yorgunluğumun eseri oluyor.

Bitkisel normal bir insan.Çok sık yalnız kalmaya ihtiyacı oluyorsa bu hep zamanı iyi
kullanamamasından.

23 Haziran 2006 Cuma

Hesap makinesiyle leblebi yazılabildiğini yıllar önce öğrenmiştim,ne kadar ilginç gelmişti o zamanlar.Günlerce üzerinde çalışmış başka kombinasyonlar oluşturmayı denemiştim.Tam işten çıkmak üzereyken patlakveren sorunu çözmeye çalışırken hiçbir şeyin o kadarda ilginç olmadığını birkez daha farkettim.Herşey olağan bu dünyada,şaşırmıyorum.Bağlantıları kuramıyorum,ilişkilendiremiyorum.Saçmasapan bişey.

2 Haziran 2006 Cuma

Uzandığım yerde uyursam kaldırmayın beni diyorum.Üstüme birşey örtün yastıkta istemiyorum.Yatağa giderken bütün tadı kaçıyor insanın.Sıkıldım aynı yerde uyumaktan hem,eski kırmızı üçlü koltukta uyusam bir akşam,bir akşamda odamdaki koltukta olabilir mesela.Üçlü koltuk diyorum ben,siz anlayın üç kişi otursun diye tasarlanan koltuk yani.Ama yok,validem çok diktatör ve asker gibi disiplinli.Yemek masasında sinirlenirse kafamıza kaşıkla vurma tehditleride savuruyor arada ama ileri gittiği görülmedi henüz.Bazı kurallar zorlasanda değişmiyor işte.Ben tam bunları mırıldanırken,sızmak üzere olduğum koltuktan kaldırılıyorum.Bu arada yatağıma yatmam gerektiğide ayrıca hatırlatılıyor.Vazgeçtim,bilgisayarıma doğru ilerliyorum arkamdan annem sesleniyor.Çok uykun vardı hani,uyuyordun,şimdi nereye gidiyorsun?.Hayır,uyumuyordum.Ben hiç uyumam.
"Çok beklettim mi ? Yooo,bende yeni gelmiştim zaten" gibi birşey bu.